Geçmişe Yolculuklar
  Asurlular ve Elamlılar
 
 ESKİ BİR MEDENİYET ÜLKESİ: ASUR

Asur, M.Ö. 3000 yıllarından M.Ö. 612 yılına kadar ilkin Asur şehrinde, sonra merkezi Asur şehri olmak üzere, bütün Mezopotamya, Elam, Suriye hatta Mısır’da hüküm sürmüş bir devlettir.

Asur önce Sümer, sonra Akad, daha sonra da Subar, Kut ve üçüncü Ur hanedanı egemenliği altında kalmıştır. Fakat bu zamanlarda buraya Samiler gelmiş, yerli halk tabakası ile kaynaşarak yüzyıllarca süren Asur varlığının temelini atmışlardır.

Asur tarihi Eski, Orta ve Yeni Asur çağları diye üç bölüme ayrılır.

1.)  Eski Asur Çağı: M.Ö.2100–1800 yılları arasında gösterilebilecek olan Eski Asur çağında hükümdar İlisuma, Asur’u bağımsız bir devlet haline getirmişti. Kendisinden sonra gelen İrisum’la İkunum, Asur’un bağımsızlığını kuvvetlendiren, memleketi imar eden krallar olarak anılırlar. 1. Sargon ise devletin sınırlarını doğuya doğru genişletmiştir.

2.)  Orta Asur Çağı: Bu çağda Asur gerek siyasal, gerekse kültürel bakımdan değişik bir hüviyetle ortaya çıkar. Asur, Eski Çağ’ın sonlarında uzun zaman Babil ve Mitanni devletlerinin nüfusu altında kalmıştı. Ünlü Asur kralı Asur- Uballit yurdunu bunların nüfusundan kurtararak büyük bir devlet haline getirdi. Ondan sonraki krallardan Enlil-Harari(M.Ö.1340–1326), 1.Adad-Narari(M.Ö.1310–1281), 1. Salmanasar(M.Ö.1280–1256), 1. Tukulti-Nimurta (M.Ö.1255–1218) zamanında da, Asur’un yükselişi devam etti.

3.) Yeni Asur Çağı: Asur kültür tarihinin en önemli olaylarından biri bu çağa rastlar. M.Ö. XIV. Yüzyıldan beri gelenek halinde yürürlükte olan hukuki esaslar nihayet M.Ö. 1100 yıllarında bir hukuk kitabı halinde toplanmıştır.

 

ASUR ŞEHİRLERİ

Eski Asur şehirleri devamlı surette devlet merkezi olmuştu. Fakat Orta Asur Çağı’ndan itibaren devlet merkezi birkaç defa değiştirilmiştir. Bu arada 1. Adad-Narari, Kalah’ı ikinci bir merkez olarak kurmuş, oğlu 1.Tukulti-Ninurta da, Asur şehri kuzeyindeki Kar-Tukulti-Ninurta’yı kurmuştur.

 

ASUR’UN GENİŞLEMESİ

Yeni Asur Çağı kralları daima savaş ve fetihlerle uğraşmışlardır. Bilhassa Sargonidler hanedanını kurmuş olan 2. Sargon ile ondan sonra gelenlerin hüküm sürdüğü devir çok önemlidir. 2. Sargon M.Ö. 722’den 705’e kadar hüküm sürdü. Bu yıllarda Asur tarihinin en yüksek devri açılır. Sargon ilk fırsatta Samaria’yı ele geçirerek İsrail devletini kesin olarak yıktı, Elam ile bağlaşma halinde olan Babil kralı Merodahbaladan’la ilk karşılaşmaları bir sonuca bağlanamadığından, bunu bir tarafa bırakarak Urartu’ya döndü, Van’a kadar bütün Urartu’yu istila etti. Bundan sonra tekrar Babil’e döndü, orayı da Basra körfezine kadar aldı, Merodahbaladan ’ı Babil’den ve aslı memleketi Bıt-Yakin’den kaçmak zorunda bıraktı. Böylece Asur’un sınırları Dilmun (bugünkü Bahreyn) adalarından Kıbrıs’a kadar uzandı. Başkent de Dur-Şarrukin’e (Khorsabad) taşındı.

Sargon’dan sonra yerine geçen oğlu Sanherib, saltanatı boyunca (M.Ö.705–681) Babil meselesini halletmek için uğraşmıştır. Çünkü babasının ölümünden sonra Kalde, Elam ve Aram gibi komşuları ile bağlaşma yapmış olan Merodahbaladan tekrar isyan etmişti. Sanherib bunu ve yerine geçen yeni Babil kralını yenerek Babil tahtına oturdu, Babil meselesini kökünden halletmek ve yerine Ninova’yı geçirebilmek düşüncesi ile Babil’ iyice tahrip etti. Babasının başkenti Dur-Şarrukin’i bırakarak Ninova’yı (Koyuncuk) onardı, burası onun zamanında en parlak devrini yaşadı.

Sanherib ‘den sonra küçük oğlu Asarhaddon, Güney-Doğu Anadolu’da ve Finike ile Filistin’de bazı eyaletleri daha aldı, birkaç sefer sonunda da Mısır’ı Asur egemenliği altına almayı başardı. Mısır’a yaptığı üçüncü seferde öldü, Asur tahtına küçük oğlu Asurbanipal, Babil tahtına da öbür oğlu Şamaşşumukin geçti.

 

 

ASURBANİPAL DEVRİ

Her bakımdan üstün bir kral olan Asurbanipal bir yandan Asur kültürünün Babil’e denk bir seviyeye yükselmesine, bir yandan da Asur’un sınırlarının korunması, bazı yeni zaferler kazanılması suretiyle Asur ihtişamının devamına, Asur siyasi nüfusunun öbür devletlere yayılması yolu ile de bu ihtişamın büsbütün artmasına çalıştı. Böyle olduğu halde Mısır onun zamanında Asur egemenliğinden çıkmıştır.

Asurbanipal zamanında Asur o zamanki dünyanın en büyük kültür merkezlerinden biri oldu. Zira Asurbanipal bir yandan yıllar boyunca sürüp giden harplerle uğraşırken, öte yandan da eski Sümer ve Babil kültürüne bir yeniden canlanma devri yaşatmıştır. Dünyaca ünlü olan kütüphanesi bu eski eserlerin kopyalarından meydana gelmiş, böylece birçok eserin zamanımıza kadar gelmesi kâfi olmuştur.

 

ASUR’UN YIKILIŞI

Asurbanipal’ın ölümünden sonra eski tarihçilerin Sardanapal dedikleri Şinşarişkun zamanında Med kralı Keyaksar idaresinde birleşen Babil ile diğer yenilmiş milletler Ninova’yı zapt ederek taş üstünde taş kalmayacak şekilde yakıp yıktılar.(M.Ö.612). Son Asur kuvvetleri Harran yöresinde biraz karşı koydularsa da sonunda bu direnme de kırıldı, böylece kan ve zulümle kurulmuş bulunan Asur imparatorluğu sona erdi.

 

ASUR EDEBİYAT VE SANATI

Asur ve Babil’in dili eski bir Sami dilinin birer benzeridir. Çivi yazısını Sümerlilerden öğrenmişlerdir. Edebiyatları aralıksız olarak Sümer edebiyatının etkisi altında kalmıştır. Manzum olarak destanlar, ilahiler, dualar gibi lirik parçalar, büyü metinleri yazmışlardır. Tarihi yazıtlar içinde kral yazıtları önemli bir yer tutar.

Asur hukuk metinleri vasıtası ile devlet teşkilatı ve sosyal düzen hakkında bilgi edinmek mümkün olmuştur. Şimdiye kadar ilk Asur kanun koyucusu olarak Hammurabi tanınıyordu. Son zamanlarda yapılan kazılar ise ondan önce Eşnunnalı Bilalama ile İsinli Lipitiştar’ın da kanunları olduğunu meydana çıkarmıştır.

Babil ve Asurlularda mektup çeşidi de vardı. Bu mektupların başlıca özelliği ağızdan söyleniyormuş gibi olmalarıdır.

Geometri, matematik, jeoloji, botanik, coğrafya, tıp ve kimya üzerinde yazılmış birçok Asur eserleri de bulunmuştur. Asur okullarında gramer okutulurdu. Hayvan masalları çeşidi de Asur- Babil edebiyatı örnekleri arasındadır.   

 

 

Elamlılar

Elamlar ya da Elamlılar M.Ö 1400'den itibaren Güneydoğu Mezopotamya'da varlık göstermişlerdir. Sümerler ve Akadlar ile birçok savaş yapmışlar ve zaman zaman bu devletlerin boyunduruğunu kabul etmişlerdir. Başkenti Sus şehri olan elamlar bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen güzel sanatlar ve süsleme alanında büyük gelişme göstermişlerdir. Tarımla ilgilenen Elamlılar çok tanrılı dinlere inanmışlardır. Elamlar, Sümerlerin doğusunda yaşamışlar ve bölgede kalıcı bir eser bırakmamışlardır. M.Ö.3000'den M.Ö. 640'a kadar varlıklarını korumuşlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 
  Bugün 3 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol